Bir tek kendimiz kaldık, soruların muhatabına...

Hayat içerisinde alışkanlık haline getirmişizdir bol bol sorular sormayı, etrafı hesaba çekercesine, Tanrının bile sorularını çalmışızdır küstahca yükselme gayretiyle ama farkında bile değiliz sorular sorarak değil sorulara muhatap olunarak yükselecegimizin.

Evet sorulardır, hayatımızı bir anlamın etrafında birleştirecek olan.

Sorular, ama yalnız kendimize sorulan sorular.

Birde doğru sorular. Doğru sorular ve kendimize sorulan sorular. Değil midir doğru sorular insanı var eden. Sorduğun soru kadar varsın bu hayatta.

Doğru sorular insanı var kılar verilen cevaplar anlamlı kılar.

Peki bu var eden ve anlama kavuşturan sorular nedir? Bu sınavda 3 ana soru vardır ve bu üç soruda o dersin geçilmesi için verilen sorular kadar cevaplarında kaliteliği önem arz eder.

Bu sorular Hocazade'nin de belirttiği gibi nereden ?, nere ?, nereye ? sorularıdır.

Nereden ? sorusu kökenin(mebde) bilgisini gerektirir.

Nere ? sorusu ikisinin arasında-olan'ın (ma-beyne-huma) bilgisini gerektirir.

Nereye ? sorusu sonun(mead) bilgisini gerektirir.

Bu sorulardan her biri kendi içlerinde anlam ihtiva etseler bile Nereye ? sorusu diğer iki soruya kapı aralamaktadır. Yalnız burada herşey iç içe giriyor. Nere ? sorusuda nereye? sorusunun cevabını anlamlı kılıyor.

Tüm bu sorulara verilen cevaplardan sonra nere ? sorusunun hemen arkasından bir başka soru gelecektir.

Nasıl ? sorusu.

İşte herşey burada kopuyor. İnsanların takıldığı, düşüp ayağını tökezlediği büyük soru. Diğer tüm soruların istikametini belirleyecek olan.

Nasıl sorusunun arkasındanda bitmiyor bir soru daha geliyor. Bu sorumuzuda haftaya davete edelim ama şunu kısaca belirtecek olursak nasıl sorusuyla belirlediğimiz istikametinin tabelalarını yol başlarına diken soru.